27 Ocak 2020 Pazartesi

Buyrun size muhteşem bi doksanlar podcasti: Yine Yeni Yeniden 90'lar

Bu blogda yapmak istediğim ve çeşitli sebeplerden/bahanelerden yapamadığım şeyi yapan bi podcast çıkmış! Çok mutluyum a dostlar, dinleyin, dinlettirin:

Yine Yeni Yeniden 90'lar. Karşıma çıkaran Spotify algoritmasına çok teşekkür ederim. Sanırım Kaçık Prens podcastini takip ettiğim için çıktı karşıma. (Onları da çok severim, geyik yaparak insan psikolojisinden bahsedip, ufak ufak önerilerde de bulunuyorlar.)

Sezgin İnceel ve İlker Hepkaner sunuyor. İkisinin de 90'lara özel bir ilgileri var tabi ki fakat daha da önemlisi, ikisi de olaya akademik bağlamdan bakıyor. Yani sadece nostalji yapmıyorlar. Doksanların kötü yönlerinden de bahsedebiliyorlar. Doksanların kötü yönleri derken, ilk aklımıza gelen şeylerden, cinayetlerden, katliamlardan, terör olaylarından bahsetmiyorum, daha ayrıntılarda gizlenen saçma sapan, seksist, ırkçı, insanı tek biçinmde düşünmeye iten bakış açılarından, bunların normalleştirilmesinden, hatta yüceltilmesinden bahsediyorum. Bu katliamlardan filan da bahsederler belki, daha yeni ikinci bölümü bitirdim, çok başlardayım, bunlardan da illaki bahsedilmeli bi yerlerde. Fakat doksanların kötü yönlerinden bahsedeken işin politik ve katliamlı kısmı kolayca hatırlanıyor fakat bu kültürel kodlarda gizlenmiş ayrıntılar önemsenmiyor genelde ya, bu podcast bu açığı kapatıyor bence.

Yine Yeni Yeniden 90'lar'ı şuralardan dinleyebilirsiniz:

https://www.hepkaner.com/yineyeniyeniden90lar
https://open.spotify.com/show/0fuJp87VOCADssQ7RcH9gk

Lafı geçmişken Kaçık Prens'i de paylaşayım:

http://kacikprens.blogspot.com/
https://open.spotify.com/show/1KZl23n6KxidwDr429a7js

Selamlar efem...
Kanatlı Kedi

9 Ağustos 2016 Salı

Tarkan'ın Kıl Olacak Şey Araması ve Yanlış Şeyi Bulması

Çeşitli ruh hallerimde 90lar dinleyebiliyorum. Canım sıkkınken neşelenmek için, oturmaktan kaskatı kesilen vücudumu saçma danslarımla esnetmek için... Ya da hiç aklımda yokken birinin paylaştığı 90lar videosunu izleyivereyim deyip, bi türlü günümüze dönemediğim için. Bazen de aklıma bi şarkı takılıyor, "dur bakiyim, bunun sözleri nasıldı (cidden bu kadar saçma mıydı)", diye hemen danışıyorum Gogol'e.

Geçen gün Tarkan'ın Kıl Oldum Abisinde aynı şeyi merak ettim. Neye kıl olmuş bu adam?

"Takmış takıştırmış
Sürmüş sürüştürmüş
Bir dağınıklık bir rüküşlük
Kıl oldum abi

Giyinmiş rengarenk
Per perişan hali
Üstelik çorabı da kaçmış
Kıl oldum abi

Kaçacak yer ararım
Görsem karanlıkta
Başına güneş mi geçti
Ne oldu sana

Kendine gel kendine
Dön de bir bak haline
Aynalara küsmüşsün
Kıl oldum abi"

Yav sen manyak mısın arkadaşım, sanane? dedim tabi. Oturdum, birden ekşisözlük yazarı kesilen Tarkanla tartıştım,

- Tarkancım, tamam bak ben de şarkılarını, danslarını, sesini severim, genç kızların da sevgilisisin tamam ama bu şarkı ne böyle? Neden ünlü olmak için illa bütün klişelerin, bütün ataerkil kuralların altını çizmeye çalışır insanlar? Sonra da klişeleri yıkma çabasına girişir kimisi... Boşa değil mi sonraki çabalar.  Kusura bakma da, kadının belli ölçülere göre giyinmesi gerektiği düşüncesini popülerleştirenlerden biri sensin.

- Ya ama şimdi sadece kadınlarda değil, herkeste bi yakışanı giyme derdi olmalı yani... Sonuçta başkalarının göz zevkine saygı duymalı insan....

- Yav Tarkan, sıçtırtma başkasının göz zevkine allasen...

- Ya Hüsçüm tamam geyik yapıyoz şurda.. O zamanlar da geyik bi şarkı yapmıştım altı üstü, bi mesaj vermedim ki yani, sıradan bi popçuya fazla anlam yüklüyosun bence.

- Öyle olmadığını biliyosun di mi, biliyosun. İnsanların gözünde sıradan bi popçu olmadığını biliyosundur heralde... Ki öyle olsaydın bile, bu şarkı televizyonda, radyolarda tekrar tekrar çalınacaktı, insanların diline dolanacaktı mutlaka. Piyasanın, toplumun istediği türden bi şarkı bu. Bana farkında değildim deme şimdi...

Neyse bu tartışma böyle gitti. Bi yerden sonra nys tmm cnm ya ben çıkıyrm, deyip çıktım.

Şu yazı denk geldi internette: "Neye Kıl Oldun Abi?"

Derya Bengi 90ların siyasi gündeminin içinden değerlendirmiş şarkıyı. Benim gibi sırf cinsiyet meselesine takmamış da, "o kadar kıl olacak konu varken buna mı takıldın?" diyor.

"Türk popu şarkılarının içeriği çok tartışıldı, genç starların yeni lisanı sorgulandı, Tarkan’ın söylediği tipik şarkılardan “Kıl Oldum Abi” bunların başında geliyordu. Bir şarkıda “kıl olmak” gibi bir argo tabir yakışıksız bulunuyordu. Oysa tartışılması gereken, kıl olup olmaması değil, neye kıl olup neye olmadığı olmalıydı! Tarkan acaba eşitsizliklere, adaletsizliklere, baskılara, zulümlere mi kıl olmuştu ya da mesela “olağanüstü haller, geçiş dönemleri, sıkıyönetimler, şimdi sırası değiller, fikir suçları, idam cezası, 141-142, radyasyon meselesi, hor görülen cinsler, nesli tükenen kaplumbağalar ve 84. madde”ye mi? Yok hayır, Tarkan’ın kıl olduğu şey kızın dağınıklığı, rüküşlüğü, perperişan hali ve kaçık çoraplarıydı sadece."

Yazı tamamen bu şarkı hakkında değil, 90larda Türkiye'de yapılan protest müzikleri özetliyor, kimisini sevgiyle, kimisini alayla anıyor yazar. Çok şey öğreniyorum. Aslında bu yazı, Bianet'teki "90ların Hak Mücadeleleri" yazı dizisinin bir parçası. Ülke yanıp kavrulurken bu neşeli şarkıların nasıl çıktığını merak eden benim gibi cahiller için Cin Ali kıvamında okumalar var, mmmhh...


O zaman, Tarkan'a, Sezen Aksu'dan cevap gelsin, kavgaların üstünü neşeli müziklerle kapatalım, 90lar tadında bitirelim yazıyı, selamlar, sevgiler...


7 Ağustos 2016 Pazar

Cartel tekrar 1 numara! (dermişim)

"Cehennemden çıkan çılgın Türk" Cartel, 2011'de geri dönmüş meğersem. Benim gibi habersiz olan cahillere duyurayım dedim. 


İlk Cartel burada:




Hayatını kaybeden "Türkler"le başlıyor klip. Göçmenlere kendini ezdirme, gel birlik olalım derken, 2011'de neler olmuş, bakalım....



Ne olacak? Gençlik ateşi sönmüş, daha gerçekçi olmuşlar. Dava arayışını bırakmışlar. Aman da biz geri döndük hadi kopalım derdindeler. Orta yaş üstü erkeğin kopma isteği ve yine aynı vahşi kavga isteyen bakışlar. Takım elbiseler falan... Mmmhh... Ütopyasızlık...

Fakat yine melodi bilinçaltına dalıyor, sözler durup dururken hafızada yer ediyor, gereksizce. 




5 Ağustos 2016 Cuma

Camdan Camaaa...Oooo...

Camdan Cama, Aysel Gürel'in şarkısıymış. Hakan Peker de söylemiş, Sinan Özen de. Öğrenince ben şok tabi. Şarkıyı çok sevdiğimden değil de, aydınlandım işte birden. Anladım ki bazı 90lar şarkılarının sözlerini baştan sona ezbere biliyorum ama kimin söylediğinden haberim yok. Nasıl bazı şarkıları ezberlemeye çalıştığım halde ezberleyemiyorum da, bazıları çattadanak takılıveriyor dilime? Eskiden çok radyo dinlerdik, sonra Kral Tv'de yeni çıkan klipleri takip ederdik, o yüzden sev sevme o top20 listesini günde on kere dinleyince hepsi aklına kazınıyor ister istemez. Ama sırf bu değil, bi de akılda kalacak şekilde yazmayı beceriyorlar. Ferhan Şensoy'un bir oyununda vardı bu, şarkı sözü yazması gerekiyordu da "Bugün de evden çıkasım yok.." diye başlayıp kafiye denk getirecek şekilde bi şeyler uyduruveriyordu. "Şarkılar böyle yazılıyo tabi, ne sanıyosunuz" diyordu bi de. Muhtemelen öyle. Reklam cingıllarının dilimize takılması gibi, 15 sene sonra da hatırlıyoruz bunları. Ne gereksiz bilgiler saklıyo beynimiz, yazık çocuğa. 


Neyse efenim, Hakan Peker'in klibi burda (80lerin korkunça kıyafet ve saç modasıyla birlikte)




Sinan Özen'in videosu da burda:


İtiraf edelim, genç kızların sevgilisi Hakan Peker değil, Sinan Özen daha güzel söylemiş. Herkes sesine uygun şarkıyı söyleyebilir mi lütfen? Teşekkürler..

Bi sonraki gereksiz yazıda buluşmak üzere, esen kalın.




12 Temmuz 2016 Salı

Barış Manço ve Cem Karaca'dan Hamburgere Yazılmış Birer Şarkı ve Dünya Hali

Barış Manço'nun 1985'de yayınladığı 24 Ayar albümünde Lahburger adlı bir şarkısı vardı. Cem Karaca ise 1992'de Cahit Berkay ve Uğur Dikmen'le birlikte yaptığı Nerede Kalmıştık albümünde Niyazi Köfteler isimli bir şarkıya yer verdi.  Bu iki şarkı bize hem dönemin gündeminden haber veriyor, hem de iki sanatçının dünyaya bakış açılarındaki farklılığı gösteriyor.

Barış Manço diyor ki:

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde
Kaf dağının ardında uzak bir ülkede
Kozu paylaşmak için iki düşman kabile
Seçtiler iki civan sürdüler beni dare
Biri aslan yürekli mağrur kartal misali
Biri ürkek bakışlı anka kuşu sanki
Çektiler silahları çünkü ilahlar kurban ister
Töreler aşk dinlemez yalnız emreder

Hamburger gençliğin sevgilisi
Hamburger sevdanın yanık sesi
Hamburger çift kaşarlı bir rüya
Hamburger olmaz güzelin böylesi
Biraz soğan biraz ketçap
Salata malata hardal ketçap
Hamburger bu aşk fizik ötesi
Hamburger çıtır çıtır patates ile
Hamburger dilinmiş turşu ile
Hamburger batıya açılan pencere
Hamburger pencereden uçtu tencere
Biraz soğan biraz ketçap
Salata malata hardal ketçap

Lahmacun lahmacun 
Dünyayı dolaş benzeri yoktur edalı işveli lahmacun
Sen sofranı kur yemeyen toktur şifalı cilveli lahmacun
Mis gibi tereyağlı envai bahar biberli sumaklı lahmacun
Beş dakika pişir tam orta karar ceylan bakışlı lahmacun

Hamburger yaşlı genç ayırt etmez
Hamburger esmer sarışın fark etmez
Hamburger güleryüzlü herkese
Hamburger o da güler naz etmez
Biraz soğan biraz ketçap
Salata malata hardal ketçap

Lahmacun lahmacun 
Dürüp dürüp sar kenarını tutma nazik salçalı lahmacun
Kuzu kulağıyla rokayı unutma limonlu ekşili lahmacun
Yandım dedikçe buz gibi ayran şalgam suyu lahmacun
Bin derde deva maydonuzuylan hamuru nakışlı lahmacun

Hamburger batıya açılan pencere
Hamburger pencereden uçtu tencere
Lahmacun lahmacun
Kıyması bolca soğanı da onca neşelendikçe kahroldukça
Hamburger bu aşk fizik ötesi
Salçalı koruklu biberli olsa sona kalan donup saçını da yolsa
Aslan yürekli burger ceylan bakışlı lahmacun
Çelik bilekli burger hamur nakışlı lahmacun
Gözümün nuru burger ciğer parem ne der
Lahburger lahburger
Lahburger lahburger

Bu öykü böyle gider başı sonu bilinmez
Bilinen şeyler ise her zaman söylenmez
Rakı da bir ayran da bir içmesini bilene
Şap da bir şeker de bir tokum diyene
Şal da bir çuha da bir giymesini bilene
Güzel de bir çirkin de bir sevdim diyene
Her yeni doğan bebek yeni bir dünya demek
Aç gözünü hoş geldin lahburger bebek
Onlar erdi murada kerevet bize kaldı
Bu yarışta bayrağı lahburger aldı
Aç gözünü hoş geldin lahburger bebek
Onlar erdi murada kerevet bize kaldı

Bu yarışta bayrağı lahburger aldı





Cem Karaca ise şöyle diyor:


üzgünüm dediği
I am sorry
duck donald'ın hamburg işi köftesi
oh yeah
pazar payı
bundan sonra
"if you eat" yersen yani
fifty fifty okey mi

inegöl işi 
ve sultanahmet
ve rumeli yani yerli malı köfteler
vah vah
işler kesat, örgütlenmeli
yola düşüp ankaralara gitmeli
eyvah
ekonomi liberal
hay allah

hamburger go home
yaşasın köfteler
bütün köftecileri türkiye'nin
birleşin, ya allah

hamburger go home
yaşasın köfteler
bütün köftecileri türkiye'nin 
birleşin, ya allah
iyi olur inşallah

netice hatice
köfteler niyazi
yani ne şehit ne de gazi
vah

netice hatice
köfteler niyazi
yani ne şehit ne de gazi
vah
yani ne şehit ne de gazi
burger oldu köfteler
maşallah





Kısacası Barış Manço diyor ki, hamburger geldi diye dünyayı kendimize dar etmemize gerek yok, lahmacunlar ölmez, kola geldi diye ayran ölmez. Hamburgeri yapan da bi insan sonuçta, önemli olan insan olmak. Piyasanın serbestleşmesinden korkmayın, dünyaya açık olun, bakın ben gezip duruyorum, kötü olsa gezer miyim?... Sene 1985, serbest piyasa önemli, özgürlük, dünyayla barış, kardeşlik önemli... İdeolojiler yerini eğlenmeye, anı yaşamaya, kendini bulmaya bırakmış.

Cem Karaca ise, daha az sözle, özet geçmesi daha zor olan şeyler söylüyor. Kendiyle bile dalga geçiyor "Türkiye'nin bütün köftecileri birleşin" diyerek. Sadece kendi çıkarını düşündüğü için hamburgere karşı mücadele etmek isteyen köfteciyle, hamburger isyanını devrime çevirmeye çalışan solcularla dalga geçiyor. Sonra köftenin hamburgere girmesiyle işsiz kalmaktan kurtulan köftecinin tekrar inşallahlara, hayırlısı olsunlara dönmesine, saman alevi gibi parlayıp sönen, çıkarlarımıza dayanan, bütünü düşünmeyen solculuğumuza inceden inceden giydiriyor.

Cem Karaca'nın biyografisini okumasak bile, şarkıları sebebiyle, tahmin edebiliyoruz gündeme bakışını. Fakat Barış Manço benim için muamma. Tabi ki çocukken çok severdim, şarkılarını da severim hala. Müsaadenizle Çocuklar'ı dinlerken gözlerim dolar, cenazesini televizyondan izleyip saatlerce ağlamıştım vs. Fakat büyüdükçe ve 90ların nasıl yıllar olduğunu anladıkça o sıralarda ne yaptığını sorgular oldum. Tüm ülkeye sözünü dinleten bu adam o yıllarda hiç mi siyasi görüşünü belli etmedi? Neden bilmiyoruz? Tam olarak ne düşünüyordu? Küçüklere sevgi, büyüklere saygı, iyi insan olmak gibi evrensel değerler dışında gündemi eleştiren bi sözü olmadı mı?

Lahburger şarkısıyla birlikte ufak bi araştırma yaparken bir röportajına rastladım, Mançoloji hazırlığındayken yapılmış, 99'da. (şurda) "Türkiye, Türk halkı, var olduğu günden bu yana hayatının en kavgalı, en gürültülü patırtılı, en uzlaşmaz günlerini yaşıyor. Ben bu ortamda bir daha albüm yapmayı düşünmüyorum." diyor. Bi rahatsızlığı var belli ki. Şimdiye kadar duyduklaırm arasında 90lar gündemine dair en politik sözü bu.

Türkiye 90larını anlamak için hayatını incelememiz gereken insanlardan biri bence Barış Manço. 70lerden itibaren başlamış albüm çıkarmaya. O'ndaki değişimi anlamak demek, Türkiye'deki popüler kültürün değişimini anlamak demek olabilir.


Güncelleme: 

Şimdiye kadar öğrendiğim kadarıyla, Barış Manço bi ara DYP'den aday olmuş, sonra adaylıktan çekilmiş. Onun dışında da apolitik takılmayı tercih etmiş. Oğlu da babasının apolitik görünmeyi tercih edişinden bahsetmiş bi ara. Fakat Fetullah Gülen'le samimi, Gülen'in Türk okullarından övgüyle bahsediyor. Plastip Show'a katılmış bir de, videosu şurada. Meclistekilerin durmadan kavga edişinden şikayet ediyor. Kısacası sağcı/solcu değil, ortada kalmayı tercih etmiş. Benim merak ettiğim zaten neci olduğu değildi, 90ların gündemi hakkında bi şeyler söylemek isteyen sağı solu kafaya takmadan konuşabilirdi. Şimdiye kadarki bilgimle "meclistekiler kavgadan başka bi şey yapmıyor" ve "Türkiye en uzlaşmaz günlerini yaşıyor" dışında daha belirgin bi laf etmemiş.

Sadece sanatını icra etmeyi, gündem hakkında yorum yapmamayı tercih edebilir insan. Sadece şarkılarında konuşur, röportajları bile nadiren kabul eder vs... Fakat televizyonda çok fazla görünen, her kesim tarafından sevilen, babacan bi tavırla önerilerde bulunan, topluma örnek olduğunun farkında olan bi insanın apolitik takılması tuhaf geliyor bana.  Böyle bir insanın sessizliği de bi sestir. Kısacası Barış Manço'nun apolitik görünmesi toplumu nasıl etkiledi, çok merak ediyorum gerçekten.





7 Mart 2016 Pazartesi

Bulutsuzluk Özlemi-3

Akın Eldes


Frankfurt doğumlu. Mühendislik mezunu. Ve müzik dışında ekmek parası getiren mesleği: Turist rehberliği. İtü'de mühendislik okuduğu yıllarda harçlık çıkarmak için rehberlik yapmaya başlamış. . Şaşırdık mı? Tabi ki hayır. Çünkü mühendislik, bırakılmak için okunur. Bu bilgilerin çoğunu hayatı hakkındaki İz Tv belgeselinden öğrendim. Şuradan izleyiniz.

Belgesel'den
80lerin başından beri müzik piyasasının içinde. Tabi O da küçüklüğünden beri flüt, mandolin ve liseden -yani 70lerin sonlarından- beri gitar çalıyormuş. 1980'de katıldığı E-5'ten sonra, Painted Bird, Çapkınlar gibi gruplarda çalmış. Bülent Ortaçgil, Haluk Levent, Melih Kibar, Mehmet Güreli ve daha pek çok ismin albümünde yer almış. 1986-2000 yılları arasında Bulutsuzluk Özlemi'ndeymiş. Daha sonra solo albümlere odaklanmış. 2006'dan sonra Pinhani'nin yükselmesine bolca katkıda bulunduğu esnada bile solo albüm yapmayı bırakmamış. Şimdi tekrar Bulutsuzluk Özlemi ile birlikte. Nerede çalarsa çalsın, yeter ki üretmeyi bırakmasın. Ben ki ortalama bir müzik dinleyicisiyim -bu yazıları çok bildiğimden değil, bahaneyle araştırıp öğrenmek için yazıyorum, vefa borcumdan- benim bile sözsüz müziğin kıymetini görmemi sağladı.

Spotify kanalında tüm albümleri yer almıyor

Solo albümleri sırasıyla şöyle:
2002 – Kafi (17 Ağustos depreminde ölenlere adamış) (Yavuz Çetin anısına da bir parçası var)
2004 – Türlü (Sivas Katliamı'nda ölenlere adadığı Madımak parçası bu albümün içinde.)
2007 – Cango (Otel dışında para harcamayan turist demekmiş)
2009 – Ara Taksim
2010 – Başka Türlü
2011 – Hane-i Akustik
Bir not: Annesinin enteresan istekleri oluyormuş, ikinci albümünde tulum, üçüncüsünde de yaylı tanbur kullanmasını istemiş, Erkan Oğur eşlik etmiş ikisinde de Eldes'e. :)

Belgeselden
Ayrıca oğlu Akıncan Eldes de davul çalıyor, birlikte konser de veriyorlarmış.
Devrimden Sonra filminin müziklerini yapmış bir de.



Deniz Demiröz

Her Şey Yalanmış albüm kapağı
Grubun "genç kızların sevgilisi" olabilecek potansiyele sahip üyesi. Allah için yakışıklı, rockçılarda alışkın olmadığımız efendi bi yüzü var. (Zaten bu grup toptan şaşırtıyor insanı, hepsi birbirinden efendi.) Eskiden uzun saçlıymış, o zamanlar bile mütevazı, hırssız bir beyaz yakalıya aitmişçesine uzanıyor yüzü, o uzun siyah saçların arasından. Bende uyandırdığı bu şekilci isleri bi kenara bırakalım artık, grubun diğer üyelerine hiç böyle yorumlar yaptım mı? Yapmadım. Yakışıklı diye ileri geri konuşmamı hak etmesi mi gerekiyor? Magazin işte hep bunlar. Hayır, sus, cevap verme bana, yazına dön.

Deniz Demiröz, kişisel web sayfası düzgün çalışan ilk üyemiz. Böylece sağlıklı bilgi edinebileceğiz, benim buradaki işlevim kopyala yapıştır'dan ibaret olacak gibi ama ne yapıyordum ki zaten? Öyle deme, farklı kaynaklardaki dağınık bilgiyi tek bir sayfaya toplayıp sınıflandırma arzumu tatmin ediyorum. Tamam.

'80-Adapazarı doğumlu. Marmara Müzik Öğretmenliği'nden mezun. Sanırım müzikle ilgili eğitim almış tek grup üyemiz. 20 yaşında elektro gitara başlamış ve okulu bırakıp 4 sene boyunca eve kapanmış. Günde 16 saat elektro gitar çalışıyormuş. Sonra üniversite eğitimine devam etmiş. 

Kamçıla Bebeğim klibinden (Fotoğraf websitesinden)
2005 yılında Bulutsuzluk Özlemi'ne dahil olmuş. 2011'de Grup'tan bağımsız olarak "Her Şey Yalanmış" isimli albümü çıkmış. Yavuz Çetin'in Yaşamak İstemem'i ve Bulutsuzluk Özlemi'nin Yine Düştük Yollara'sı hariç diğer tüm şarkıların sözü ve müziği kendisine ait. Albümdeki bütün enstrümanları kendisi çalmış. Bir şarkıda sadece piyano var örneğin. Bu albümde "efendi yüzlü" vb benzetmelere mahal vermek istemezcesine "Kamçıla Bebeğim" isimli şarkısına klip de çekmiş. Açıkçası klipte 90lar havası var yani komik ama müzik eğlenceli. 

Sanal Dünya albüm kapağı

İkinci albümü "Sanal Dünya" ise 2013 yılında çıkmış, yine tüm söz ve müzikler kendisine ait. Aynı yıl "Oyun Bitti" isimli rock grubunu kurmuş. "Herkes Kolay Para Peşinde" ve "Her Şey İki Dudak Arasında" singlelarına klip çekmişler. Ben iki klibi de sevemedim ne yazık ki. Bundan sonra hep singlelar geliyor, hepsinin klibi var. Müzik sektörüne "hadi ordan"dercesine hepsinin yönetmenliğini kendisi yapmış ve Youtube kanalında hepsini paylaşmış: 

2014-"Hepimiz İyi Biliyoruz" ve "Enstrümantal Albüm" 

Ben ilk kez duyduğum seslere zor alışan biriyim. Deniz Demiröz'ün de sesine henüz alışamadım. Şimdilik enstrümantal müziklerini daha çok sevdim. Ama siz bana bakmayın, bi zamanlar, sesi çok ince diye Selda Bağcan dinlemeyen bi insandım, zamanla geçiyor. Misal, Sanal Dünya albümündeki Bazen şarkısı dilime dolandı bile.

Gitar eğitim DVD'si çıkmış ve özel gitar dersleri veriyor, şuradan kurcalayabilirsiniz.
Spotify kanalında sadece Sanal Dünya albümü yer alıyor.
Gitar Teknikleri röportajı: https://www.youtube.com/watch?v=lFE7mHivXLI



Gencay Kıymaz

1987 Ayvalık doğumlu, grubun davulcusu. Veee karşımızda bir mühendis daha, İTÜ'lü, maden mühendisliği öğrencisi. O da her mantıklı İTÜ öğrencisi gibi mühendisliğe boşvermiş. (Bu şahane yorum bana ait, kendisinin fikrini bilmiyorum).

Ayvalıklı olunca, rakıyı seviyor tabi.(Bkz: Instagram) 

2009'da, İTÜ Teknikforum'a "davul dersleri  verilir" ilanı vermiş. (Şurada) İlanda yer aldığı grupları, kişileri yazmış. Alttaki yorum şöyle: "Dersi veriyorsun da vasfın ne, referansın var mı?". Teknikforum, her forum gibi, bi hoştu. 

Zamska albümünden sonra, 2009 yılında Bulutsuzluk Özlemi'ne dahil olmuş. Pinhani, Gece Yolcuları, Teoman, Soul Stuff, Zeynep Cassalini , Erdem Yener, Burcu Güneş, Serkan Çağrı Band ve Tarık Sezer Orkestrası'nın ekibinde yer almış. Ayrıca instagram hesabından öğrendiğimize göre hala başkalarıyla çalmaya devam etmekte.

Ayrıca Ayvalık'ta Bardak Bar'da hala arada bir çalıyormuş. Takip etmek isteyenler buradan buyrun: https://www.facebook.com/BardakcafeBar/








26 Şubat 2016 Cuma

Bulutsuzluk Özlemi-2

Bu güzel müziğin güzel insanları, vikipedi'ye göre 84'te, grubun facebook sayfasına göre 86'da kurulmuş. Daha ben doğmamışım. Okuduklarımdan anladığıma göre, 84'te grup üyeleri biraraya gelmiş, orada burada veya kendi aralarında çalmaya başlamışlar ama 86'da ilk albümlerini çıkarmışlar. Grup üyeleri sürekli değişse de başından beri var olan tek kişi Nejat Yavaşoğulları. Sina Koloğlu da albümlerin çoğunda yer almış. 86'dan bu yana düşünsek, 30 yıllık grup! Ve grup tanımlanırken durmadan yinelenen cümleyi ben de demesem olmaz: "Şarkı sözlerinde sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve politik konuları" işliyorlar. Aşk filan da olmazsa olmaz tabi.

Şu anki grup:

Facebook sayfasından
Nejat Yavaşoğulları: Vokal/Elektro Gitar
Sina Koloğlu: Klavye/Piyano
Akın Eldes: Bas Gitar
Deniz Demiröz: Elektro Gitar
Gencay Kıymaz: Davul





Nejat Yavaşoğulları

Grubun facebook sayfasından
Eski fotoğraflarına bakınca, insanların 80lerde bile çirkin giyinmek zorunda olmadıklarının göstergesi kendisi. Güzellik anlayışı kişiye göre değişir evet fakat 90lar komik giysilerle anılır ya, bence bunun kaynağı o pis 80ler. Vatkalı kazaklar, uzun pileli etekler o zamanlarda bi gelmiş, ademoğluyla havva kızı 90larda toparlayamamış tabi durumu. Fakat Nejat Bey öyle mi? Rock'ın Pop'tan farkı bu tabi, modaya uygun giyinmeme özgürlüğü var rockçların.

Bitmeyen fikirlerimi bir kenara bırakıyorum tamam. 1975'te Eurovizyon Türkiye finaline katılmış Nejat-Reha ikilisi, kaybetmişler: Caniko isimli şarkıyla. İnsan şaşırıyor tabi. Tiyatro müzikleri yapmış sonra. Ferhan Şensoy'un Şahları da Vururlar oyununda Mazhar Alanson müzik yapıyormuş, ayrılıp MFÖ'yü kurunca, Nejat Yavaşoğulları ve Derya Yener girmiş ekibe ve bu oyunda yaptıkları müziklerle 80'lerde Altın Portakal Tiyatro Müziği ödülünü kazanmışlar. Derya Yener'i geçen yıl kaybetmişiz. Kurduğu internet sitesini ve Master Gitar Metodu kitabını şuradan inceleyebilirsiniz. 


Çok sevdiğim iki ismi, Ferhan Şensoy'la Nejat Yavaşoğulları'nı aynı cümlede anmak bi tuhaf mutlu ediyor beni. İkisinin yeri çok ayrı tabi fakat bendeki yerleri yanyanaydı zaten, şimdi taşlar yerine oturdu. Şahları da Vururlar'da MFÖ'nün sözlerini sonradan "Ele Güne Karşı"ya çevirdiği "Döndü Pervaneler" şarkısını ve hikayelerini de Ferhan Şensoy'un ne zaman duysam tanırım dediğim unutulmaz sesiyle birlikte şurada dinliyebilirsiniz. 

Nejat Yavaşoğulları ilk grubunu bir konser vesilesiyle kurmuş. Bir yerde çıkıp çalmak için teklif almış. Sina Koloğlu o zamanlar da arkadaşıymış, gel demiş beraber çalalım. Sonra diğer üyeler eklenmiş gruba yavaş yavaş. O zamanlar Rock müziğin Türkçe sözlerle yapılması tuhaf karşılanıyormuş. "Türkçe rock olmaz, olacaksa Cem Karaca usulü Anadolu Rock olur", deniyormuş. İnatla Nejat Yavaşoğulları'nın yazdığı sözleri kullanmışlar. Şimdi bize çok normal gelen Türkçe Rock'ın ilk günlerine bu grubun katkısı büyük yani. Bulutsuzluk Özlemi bilinen şarkıları olduğu için konser afişlerine hep bu şarkının adı yazılmış. Artık gruba bir isim koyalım deyip "Mor"da karar kılmışlar ve ilk afişi İTÜ'deki bir konser için bastırmışlar. Tanınmak için Mor'un altına ufak puntoyla "Bulutsuzluk Özlemi" yazmayı da ihmal etmemişler. Fakat Bulutzsuzluk Özlemi öyle bi sindirilmiş ki dinleyici tarafından, itiraz etmiş İTÜlüler Mor'a, bizimkiler de mecbur Bulutsuzluk Özlemi ile devam etmişler yollarına. Bunları hep Irmak Zileli'nin röportajından öğrendim. Şuradan hepsini okuyabilirsiniz.

Mimarlık mezunu olan Nejat Bey, bu altın bileziği de takmaya devam etmiş. Nejat Yavaşoğulları Mimarlık Ofisi'ne şuradan ulaşabilirsiniz. Yeditepe Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde yarı zamanlı proje dersleri de vermiş.


Sina Koloğlu: 

Grubun facebook sayfasından
Konserlerde en enerjik olan üye olarak kalmış aklımda, İTÜ'nün alternatif şenliğine özel miydi bilmiyorum ama aklımda en çok O kalmış. Tişörtleri komikli adam. Seviyoruz. Grup üyesi olmasının dışında, 1991'den beri Milliyet'te Reyting Canavarı köşesinin yazarı. Çocukluğundan beri piyano çalıyor.

Galatasaray Lisesi mezunlarından. 70lerde lisedeymiş. Lisede de müzik odasından çıkmazmış. Bir grubu varmış, devrimci oldukları için o zamanlar rock çalmayız, diyorlarmış.Şimdi gülerek anlatıyor bunu. "Silahlı mücadeleye girmeden nasıl devrim yaparız" tartışmaları dönüyormuş. Felsefe dersleri çok hareketli geçiyormuş. Çok yaramaz bir öğrenci değilmiş, gayet sakinmiş ama arkadaşları çeşit çeşit olduğu için çok renkli geçmiş lise hayatı. Sabıkalı, evli arkadaşları varmış. Lisenin konumu gereği günleri hayatın içinde geçiyormuş. Şimdi çocuklar ahlaksız olur, diye geçmeleri yasaklanan caddelerde rahat rahat gezmişler. Bu tür özgürlüklerin insanın zihnini açtığını, özgürleştirdiğini düşünüyor. Lisede tiyatroda da oynamış.

Babası Derya Koloğlu da GS Lisesi mezunu, spor muhabiri, gazeteciymiş. 70li yıllarda Akşam Gazetesi'nin yazı işleri müdürü olduğu sıralarda Çetin Altan'la birlikte hapse girmiş çıkmış.

Dedesi ise çok ilginç, Libya Başbakanlığı yapmış. O'nu da uzun uzun anlatıp müzikten iyice uzaklaşmayayım, şuradan okuyabilirsiniz.


Böyle ilginç bir ailesi olan Sina Koloğlu da bir dönem gazetecilik yapmış. Nejat Yavaşoğulları ile lisede tanışmışlar. Sonra 80lerde tekrar buluşup grubu kurmuşlar. Bu bilgileri 120 ile Mekteb-i Sultani programının Sina Koloğlu ile yaptığı röportajdan edindim. Şuradan izleyebilirsiniz, hatta izleyin, gerçek bir lisede okumanın artık efsane sayılan güzelliğini görüp, siz de hiç çekinmeden iç geçirin.

Sina Koloğlu'nun solo kayıtlarını pek bulamadım. Keşke O da Akın Eldes gibi bol bol solo albüm çıkartsa da dinlesek. Hiç olmazsa üç beş youtube kaydı. Belki de var gizli bi yerlerde, ben bulamadım. Bulduklarım geliyor: 

Her Şeyin Yüreği Vardır
- Bir TV programında piyano ile Sözlerimi Geri Alamam solosu
- Siyah beyaz bir kayıtta Sina Koloğlu'nun sesini de duyuyoruz, Her Şeyin Yüreği Vardır 
- Belgeseller için yaptığı müzikleri toplamışlar şurada
- "Dostluğun Son Kalesi İnönü'ye Veda" belgeselinin müziklerini de Burçin Gülbahar'la birlikte hazırlamışlar. 
- Yine Burçin Gülbahar'la birlikte kurdukları Döküman Müzik'in souncloud paylaşımları da burada efenim, iyi dinlemeler.


-------
Akın Eldes, Deniz Demiröz ve Gencay Kaymaz bi sonraki yazıda..
Klipler ve ekstralar da sonraki yazılarda...

Daha yazacak çok şey var. Hiç girmeyecektim bu Bulutsuzluk Özlemi'ne..